Bir süre ortalarda görünmeyen ünlü tiyatrocu Nilüfer Açıkalın ve ‘Deli Cevat’ tiplemesiyle efsaneleşen karikatürist Gökhan Dabak’ın, müzik alanında uzun zamandır sürdürdükleri birliktelik, dokuz şarkıdan oluşan aykırı-alternatif bir albümle karşınızda! Biz onu ekranlarda göremesek de, o edebiyat, tiyatro ve müzikle renklendirdiği, verimli ve üretkemn bir dönem geçirmiş. “Başka Şarkılar II: Lapa Lapa” albümünü merakla bekliyoruz.
1-Yüce bir güç tarafından korunduğunuz için aşırı şöhretli olmadığınızı belirtmişsiniz. Şöhretten neden kaçıyorsunuz?
Çocukluğumdan beri herkesin yana yakıla istediği tüm kavramsal düşüncelere karşı istemsiz bir tepki duyuyorum. Para, güç, şöhret, güzellik akla gelebilecek ve olumlu gibi algılanan erk sembolleri bende müthiş bir antipati oluşturuyor. Cortazar ‘Her şey tersiyle mümkündür’ der yani tüm zıtlıklar hem manevi hem de maddi anlamda herkesin ve herşeyin bünyesinde yeterince var o halde neden sadece işimize yarayacak olanları yüceltelim? Sorular sorular… Cevaplar cevaplar… Hayatı anlama ve anlamlandırma yolunda akıl yürütmekten başka elden birşey gelmiyor.
2-Türkiye’de daha 18 yaşınızda iken epeyce tanınıyordunuz. Sonradan neden kendinizi geri çektiniz?
Görünen alandan görünmeyen alana geçtim ama üretkenlik anlamında son derece verimli bir süreç geçirdim. Dokuz öykü kitabı ve bir roman yazdım. Gökhan Dabak’la beraber kırk tane şarkı yaptık. Bu çekilmekten ziyade tam da orta yerde at koşturmak anlamına geliyor sanırım. Sadece insanlarda biraz kafa karışıklığına yol açan bir varoluşum var ama bana göre her zaman işler yolunda. Yazabilme yeteneğim için daima şükrediyorum.
3-Yazarlık ve müzik dışında, tiyatro ve sinema projeleriniz de devam ediyor mu?
Son olarak Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yönettiği Çekmeceler adlı filmde rol aldım. Kız çocuk psikolojisine ve bir ailenin çocuk üzerindeki etkisine değinen çok cesur bir proje, içinde olmaktan mutluluk duyduğum bu film Mart ayında vizyona girecek.
4-Son dönemlerde birçok dizi başlar başlamaz yayından kalkıyor. Bazı isimler çok fazla ön plana çıkarken, diğer oyuncular bir dizide yan karakter olarak rol alabilmekte bile zorlanıyor. Günümüzdeki dizi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir garip karışıklık var evet ama dağılmadan toplanmıyor malesef. Eminim bir süre sonra işler rayına oturacaktır. Sinemada olduğu gibi dizilerde de işin bel kemiği senaryodur ancak dizilerde her hafta bir sinema filmi uzunluğunda iş çıkarma zorunluluğu senaristlerin olduğu kadar oyuncusundan yönetmenine ekibin en uç birimine kadar herkes için hem çok yorucu hem de bağlayıcı. Umarım en kısa zamanda normal bir iş sistemine geçilir.
5-Oyunculuğunuz yazarlığınızı besliyor mu? Şu anda üzerinde çalıştığınız yeni bir roman var mı?
Sanat bir bütündür o yüzden her sanat dalı birbirini besler çoğaltır. Ben de oyunculuğumun yazarlığımı yazarlığımın oyunculuğumu beslediğini biliyorum hatta bazen oyuncu olmasaydım bu kadar iyi yazamazdım diye düşünüyorum, yazar olmasaydım da bu kadar iyi oynayamazdım herhalde. Her zaman üzerinde çalıştığım bir öyküm olur. Roman yazma sürecim üç yıl sürdü. Bu arada kısa öykülerimin ilk yazımlarını yaptım çünkü öykü yazmak en büyük tutkum. Şimdi o ilk yazımların ikinci safhasındayım bakalım zaman ne gösterecek.
6-Sizi yazmaya iten etkenler neydi?
Kendimi bildim bileli süren bir savaş içindeyim hem kendimle hem hayatla hem de hayatı anlama ve anlamlandırma çabası beni yazmaya itmiştir. Yazmak üzerinde çok düşündüğüm bir eylemden ziyade var oluşumun nedeniymişçesine sürdürdüğüm bir eylem.
7-Albüm projesi nasıl gelişti? Müzikle eskiden beri ilgileniyor muydunuz? Albümünüzü tanıtmak için nasıl projeler geliştireceksiniz? Konserler verecek misiniz?
Albüm yapmak, şarkı söylemek aklımın köşesinden geçmezdi ta ki Gökhan Dabak’la yeniden karşılaşıncaya kadar. Gökhan yirmi yıllık arkadaşımdır ve onun 2000 yılında yaptığı Reçel albümü bizim jenerasyonumuzda belli bir yeraltı sanatı ve yeraltı sanatçısı arasında kült olmuş bir albümdür. Ancak Gökhan sahne üzerinde değil sahne arkasında olmayı seçip şarkılarını da benim söylememi istediğinde bunu sanatçı kimliğimden öte bir dost olarak algılayıp onunla çalışmaya başladım. Tamamen beklentisiz bir çalışmaydı ve beraber yıllarca çalıştık bu arada öykülerimi yazıyordum. Gökhan’la kırk kadar şarkı yaptık. Sonra projeyi gerçekten anlayıp seven Ayhan Orhuntaş’la karşılaşıncaya kadar rafa kaldırdık. Nihayet geçen yıl Ütopya Müzik yani Ayhan Orhuntaş şarkılarımızdan dokuz tanesini Gökhan’la yaptığımız hücum kayıt halleriyle albüm olarak bastı. Ardından Ayhan Orhuntaş gitarda, basta Levent Canen, davulda Fırat Özyavuz ve gitarda Erdem Şengil ile beraber sahne almaya başladık. Şarkılarımız sahnede müthiş bir etki oluşturdu. Bunun üzerine ikinci albümümüzü stüdyoda sahnede çaldığımız halleriyle canlı kaydettik ve ortaya ‘Lapa Lapa’ çıktı.
Albümümüzü ve diğer şarkılarımızı dinleyiciye ulaştırmak için çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdürüyoruz. Konserler vereceğiz ve çok heyecanlı bir süreç bizi bekliyor. Mutluyuz.
8-Roman ya da öykülerinizin, sinemaya, TV’ye uyarlanmasını ister miydiniz?
Oyuncu olmamın avantajlarından biri film izlercesine yazabiliyor olmam. En güzel filmlerin eli yüzü düzgün küçük hikayelerden çıktığı düşünülürse kitaplarımda onlarcasını bulmak mümkün. Ben sadece yazarım ötesi filmcilere kalmış.
9-Türk ve dünya edebiyatından hangi yazarları kendinize yakın buluyorsunuz?
Hayatımın yarısını okuyarak geçirdim, bu konuda her zaman seçici oldum çünkü zamanla ayrı bir hesabım var. Her tür kitabı incelerim ama okumak gerçekten kaptırmak mümkün olduğunda o zaman yaşadığımı daha bir hissediyorum. Şimdi isim saymak kırk senedir yediğim yemekler arasında en çok hangisini sevmiş olduğumu hatırlamak kadar nankörce olur ama kısaca koyu bir Tolstoy hayranı olduğumu söylemeliyim bir de Kafka ve Albert Camus, Borges ve Sait Faik, Nazım Hikmet, Aziz Nesin … Neyse saymaya başlamamak en doğrusu.
10-Edebiyat, sinema, tiyatro gibi sanat dallarının insan hayatındaki rolü ve etkileri nelerdir sizce?
Evren için atmosfer ne demekse insanlık için sanat o demek.
11- Güzelliğinizi nasıl koruyorsunuz? Sağlık ve güzellik tüyolarınız?
Yerçekimi kanununun tam tersi ‘yer itimi’ kanunu çok işime yarıyor. İlk sorunuza verdiğim cevaptaki gibi zıtlıklardan biri güzellik konusunda hayatımı kolaylaştırıyor. Bir de rölativite yani hız arttıkça zamanın yavaşlaması. Düşünce hızı zamanı yavaşlatır diye bir inancım var. İnançlarımdan biri de kalbi temiz tutmakla ilgili, bu gerçekten ilaç gibi geliyor bana. Çok kuaför makyaj kadını değilimdir ama temizlik titizlik takıntılarım da var. Bir de cildime iyi davranmaya çalışıyorum, sabah akşam kremler sürüyorum falan. Sporla iç içe bir hayatım var. Tabii genetik faktörlerin etkisi büyük, göçmen kızıyım kolay yılmam.
Çok teşekkür ederim. Sevgiler saygılar.