Oyuncu ve sunucu Erkan Tarhan, dizi film ihracatının ülkemize hatırı sayılır bir katma değer sağladığını belirtti.
Türkiye’de yapılan ve yurt içinde de beğeniyle izlenen birçok TV dizisi günümüze artık yurtdışında da bir hayli ilgi görüyor. Hem Türk dizilerinin şimdiki ve gelecek dönemlerdeki durumuyla ilgili, hem de sinema ve diğer konulardaki görüşlerini almak üzere sunucu ve oyuncu Erkan Tarhan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Dünyada Türk dizilerine olan ilginin katlanarak büyüdüğü herkes tarafından biliniyor. Aynı zamanda bir oyuncu olarak bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Kurtlar Vadisi’nden Arka Sokaklar’a Kuzey Güney’den Muhteşem Yüzyıl’a kadar Türk televizyonlarında izlenme rekoru kıran onlarca Türk dizi filmleri bildiğim kadarıyla yirminin üzerinde ülkede izlenmektedir ve geçen yıl içerisinde gerçekleştirilen dizi film ihracatı ülkemize hatırı sayılır bir katma değer sağlamıştır. Bu diziler bölüm başı 500 dolar ve 20 bin dolar arasında değişen fiyatlarla satılıyor. Dizileri alan başlıca ülkeler Almanya, İsviçre, Avusturya, Tayland, Tayvan, Vietnam, Macaristan, Polonya, Japonya, Kazakistan, Bulgaristan, Makedonya, Özbekistan, Yunanistan, Azerbaycan, Kosova, İran, Katar, Arnavutluk, Hırvatistan, Bosna, Singapur, Malezya, Ukrayna ve İsrail. Dünyanın farklı ülkelerinde izlenen Türk dizi filmleri ülkemize yönelik olumsuz algıları azaltmakta, ülkeler arası ikili ilişkileri geliştirmekte ve ülkemizin her yönüyle tanınmasını sağlamaktadır. Ayrıca, bence bir Türk oyuncunun yurtdışına satılan dizi filmleri izleyenler tarafından beğenilmesi o ülkeler tarafından teklif edilen reklam ve sinema filmlerinde rol alması
ülkemiz açısından da gurur kaynağıdır.
Sizce Türk sineması Dünya sinemasının neresinde? Türk sinemasını geliştirmek adına neler yapılabilir?
Dünyada artık bir Türk sineması var. Cannes’da Nuri Bilge Ceylan, Berlin’de Semih Kaplanoğlu çok önemli adımlarla yeni sinema dilinin mimarları oldular. Bu isimlere eklenecek birçok kişi var aslında… Burada önemli olan taklitlerden uzak, üretken ve özgün bir sinema dilinin olması. Türkiye’de hiç ilgi görmeyen, izleyici çekmeyen, gişe hâsılatı çok düşük bir film yurtdışında çok özel bir ödül alabiliyor. Kalitesi çok düşük, taklitlerle dolu özgün olmak bir yana topluma kötü örnek olan filmler gişe rekoru kırıyor. Aslında dünya çapında düşünmeye, hislenmeye ve evrensel olmaya çalışan oyuncular, yönetmenler ve yapımcılar ticari kaygıdan uzak durup, bakış açılarını değiştirirlerse her şey uzun vadede çok daha güzel olabilir. Burada şunu unutmayalım yurtdışındaki beğeni bir kıstas değil ancak bakış açıları ortaya konulduğunda yurtiçinde beğenilen ve oyuncusuna, yapımcısına milyon dolarlar kazandıran yapımların kazançlarının tarafsız bir gözle değerlendirilmesi gerekiyor. Bu film bana ne kattı topluma ne kattı bizden ne götürdü bizi nerelere götürdü buna bakmak lazım. Biz aynı yerdeysek ve birileri hak etmediği kazançlarla farklı yerlerdeyse “Boş ver” dememek gerekiyor.
Birçok alanda ve dernekte etkin konumdasınız, enerjinizi neye borçlusunuz?
İşimi çok sevmeme, düzenli yaşamama, spor yapmama ve en önemlisi maneviyata çok önem vermeme borçluyum.
Ben yerinde uzun süre oturamayan biriyim. Felsefem büyüdükçe küçülmek ve mütevazı olmak; bu beni mutlu ediyor. Ayrıca her gün onlarca insanla yan yana geliyorum. Siyasilerin sunumları, sanatçıların konserleri, canlı yayınlar… Yaptığım iş hata götürmüyor sizin hatanız olmasa bile size aktarılan yanlış bir bilgi sunumda sizi çok zor duruma düşürebiliyor. O yüzden hep dikkatli hep hazır olmanız gerekiyor. Burada önemli olan ve unutulmaması gereken şey; stresinizi olumlu hale getirmeniz. Stres olmazsa başarı da olmaz. Yalnız strese teslim olmayıp onu olumlu bir şekilde kullanmayı öğrenmeniz asıl beceri… Çalışma hayatımda 20 yılı geride bıraktım. Bazen zorlansam da artık her şeye alıştım. Sizler de mutlu olmak istiyorsanız değişmeyen şeylerle uğraşmayınız, kabul etmeyi öğrenin ve size zarar vereceğine inandığınız kim olursa olsun uzaklaşın. Unutmayın insanı enerjik ve mutlu eden şey huzurdur.
Televizyon ekranında görev almak isteyen kişilere neler önerirsiniz?
Televizyonda sunucu veya spiker olmak isteyenlerin; üst düzeyde genel yeteneğe, yüksek bir algılama kapasitesine, düzgün bir fiziksel görünüşe, yüksek bir özgüvene ve uygun bir sese sahip olmaları gerekmektedir. Türkçeyi doğru ve güzel konuşabilen, gündemi yakından takip eden, giyimine, beslenmesine, uykusuna ve sosyal yaşantısına dikkat eden kişilerin başarılı olma ihtimalleri çok daha yüksektir. Sunuculuk veya spikerlik için tüm bu özellikleri taşımıyorsanız iyi bir eğitim almanız ve kendinizi geliştirmeniz şarttır. Bu yüzden konusunda uzman olmuş kişilerin ders verdiği kaliteli bir kursa gidebilirsiniz. Bu arada kursta verilecek teknik eğitim de çok önemli. Bu eğitimin iyi bir şekilde verilebilmesi için kursun gerekli donanıma sahip olması gerekiyor. Hangi televizyon radyo kurumuna giderseniz gidin her zaman son teknoloji teknik donanımla karşılaşacaksınız. Bu yeni donanımları gördüğünüzde yabancı olmamanız onları kullanabilmeniz de gerekli. Kurs süresince promter, kamera, jest-mimik eğitimleri almış olmanız sizin için avantaj sağlayacaktır.
Son olarak eklemek istedikleriniz neler?
Sizin aracılığınızla ulaştığım herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Mesleğe ilişkin soru sormak isteyen okurlarınız bana www.erkantarhan.com adresinden ulaşabilirler.