Her Pazar akşamı eve kapanıp Fox TV’deki Pastel Film yapımı “O Hayat Benim” dizisini gözlerimi fal taşı gibi açıp hayranlıkla izlemeye bayılıyorum! Bir süre sonra bu dizinin tek müptelasının ben olmadığımı anladım. Çevremdeki pek çok kişi, özellikle de Efsun Atahan karakterini canlandıran Ceren Moray’ın oyunculuğuna, dizideki repliklerine, diyaloglarına, “Alejandrooo Alejandrooo” diye şarkı söylemesine, Beyza’yı “Gebeş” diye aşağılamasına, insanlara “Robokop İso”, “Beybili Boy” diye taktığı lakaplara, korkunç halası Hülya ile olan atışmalarına bile kopuyordu! Aylardır izlediğim bu karakterle yakından tanışmak için hemen harekete geçtim ve gerçek Ceren Moray’ı keşfettiğime çok memnun oldum. Dizideki gibi sempatik ve çok komik ama tabii ki asla Efsun gibi yelloz, gaddar, itici biri değil! Vietnam, Küba gibi uzak memleketlere seyahati seviyor, edebiyattan, siyasetten, sanattan anlıyor, oldukça renkli ve hareketli bir mizacı var. Kısa süre içinde, Türkiye’nin en aranılan ve sinema yapımcılarının peşinden koşturacağı yıldız oyunculardan biri olarak kabul göreceğini buraya altını çize çize yazıyorum!
Efsun karakteri bu kadar cahil, kaba ve gaddar olmasına rağmen nasıl bu kadar seviliyor? Bir karakter nasıl hem böyle zalim hem de sempatik olabilir?
Bu aslında benim değil, seyircinin kendini sorgulaması gereken bir mesele. Belli ki kendine yakın hissediyor, ya da kendinden birşey buluyor seyirci. Benim bu işe maximum katkım karakteri hiçbir zaman dümdüz bir yerden okumadım hep üç boyutlu düşündüm Efsun’u, tuttuğu takımdan, siyasi görüşüne varana kadar.
Sizce Efsun zaman zaman kendisiyle çelişiyor mu? Son zamanlarda, hayatta her kötülüğü yaptığı Bahar için ağlıyor ve ona yakınlaşmaya başladı sanki?
Tabi ki çelişiyor, tutkulu bir ergen olmayı layıkıyla yaşıyor. Kendini gerçekleştirememiş, tam bir fikri, duruşu olmayan bir genç kadın Efsun.
Peki ne olacak şimdi bu işin sonu? Şimdi kan testi, dokular derken, Efsun’un aslında bir Atahan olmaması ortaya çıkar mı?
Vallahi çıkıp çıkmayacağı tamamen senaristin sonrası için bambaşka bir dinamik bulmasına bağlı. Aksi halde ortaya çıkarsa bu, seyirci katharsisini yaşar ve dizi biter. O hayat benim isminden güç alınan bir hikayede, hayatı sahibine vermek, hikayesel süreci tamamlamak olur.
“O Hayat Benim” senaryosu ilk elinize geldiğinde, Efsun rolünde bir ışık görmüş müydünüz? Bu rolün size şans getireceğini hissetmiş miydiniz?
Efsun, uzun süredir bir dizi için yazılmış en renkli karakter bence, okur okumaz atladım. Bir oyuncuyu; her hafta 140 dakika dizi çekerken, diri tutup, motivasyon ürettirecek, onu esnaflaştırmayacak bir şans elbette Efsun.
Efsun gibi abartılı, dramatik, teatral insanların gerçek hayatta da var olduğuna inanıyor musunuz? Hiç karşılaştınız mı? Bu insanlara nasıl muamele etmek gerekir?
Tabii ki karşılaştım, gün içinde sürekli temas halinde olduklarımızın genelinde bir Efsun hali var zaten. Malzemem bol o açıdan. Böyle tiplerle karşılaşınca ağızlarının ortasına ıslak terlikle vurmak gerekir, şaka şaka. Ciddiye alınacak bir kitle değil Efsungiller.
Bazı film ya da dizilerde, izleyenler hep kötüler kazansın ister. Bu diziyi izleyenler de sizce böyle midir? Efsun sizce tamamen kötü kalpli bir kız mı? Çünkü zaman zaman başkalarına yardım ettiğine ağladığına da şahit oluyoruz. Sosyal paylaşım hesaplarınızda dizi hakkında nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Genelde olumlu tepkiler alıyorum seyirciden iyi iş çıkardığımı düşünenler çoğunlukta. Fakat nefret edenler de çok az değil. Ya da Ceren olarak beni Efsun’a benzemekle itham edenler de var. Efsun’un başarısını benim karakterimin bir parçası sananlar da oluyor. Bu yorumlar inanılmaz. Seri katil rolünü başarıyla canlandıran oyuncunun, daha önce mutlaka cinayet işlediğini düşünmek gibi akıl dışı bir düşünce bu.
“O Hayat Benim” dışında, peki ya sizin hayatınız nasıl? Dizi çekimleri çok yoğun geçiyor, bu yaz tatil planlarınız var mı?
Ekmek arası makarna aşırılığında bir tatil yapmak istiyorum. Vietnam, Küba, Güney Fransa, İtalya koordinatları bu planlarımın arasında.
Şu anda herhangi bir tiyatro ya da sinema projeniz var mı? Gelecekte nasıl bir projede yer almak isterdiniz?
İki tane sinema filminde konuk oyuncu oldum son bir ayda. Çok keyifli oldu ikiside, dizi seti aceleciliği arasında kocaman bir nefes almak etkisi oldu bunlar. Ama şu tempoda bir tiyatro ya da tam zamanlı bir film, yapılan şeye saygısızlık. İlgin alakan tek bir şeyde olmalı bu meslekte. Ama iki sene içinde yönetmeyi istediğim bir oyun var, bakalım.
Okumaya vakit bulabiliyor musunuz bu aralar? İlla ki canlandırmak istediğiniz bir roman karakteri var mı? Aşırı uçlarda, sivri köşeleri olan karakterleri canlandırmak daha mı keyifli?
Okumak ekstra vakit oluşturmayı gerektiren bir eylem değil bence, her durumun içinde okumalık bir vakit vardır. Sinemada Ulrike Mainhoff’u canlandırmayı çok isterdim. Protestodan direnişe adlı günlüğünü hep gözümde canlandırırım, umut verir.
Oyuncu olmaya karar verdiğiniz bir dönüm noktası var mı?
Benim öyle bir anım olmadı. Aktörlük yapmaktan başka bir şey yapamazmışım gibi bir içgüdüye sahiptim.
Mesleki açıdan, tiyatro mu, dizi mi yoksa sinema mı daha tatmin edici geliyor size? Hangisi insanı bedenen ve ruhen zorluyor?
Karakterinizin dışında biri oluyorsanız arkadaşınıza taklit yapmak bile heyecan verici ama hepsinin alınan reaksiyonları apayrı. Dolayısıyla hepsinin tatmini bambaşka oluyor.
Günümüzde yıldızlar, sosyal medya sayesinde daha mı ulaşılabilir oldu? Sizce bu kadar kolay ulaşılmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Çağın bir nimeti sosyal medya ama medyanın sosyal medyadaki tezahürü elbette belli bi noktada ticarete dönüşüyor. Dolayısıyla birinin dezavantaj olarak gördüğü şey bir diğeri için avantaja dönüşüyor.
Diziler birbiri ardına yayından kalkıyor. Özellikle de son iki sene resmen yaprak dökümü gibi oldu. Bir sezon adını her yerde gördüğümüz bir oyuncuyu iki sene sonra hiçbir yerde göremez olduk. Sizce oyunculukta başarılı olmanın, ayakta kalmanın sırrı nedir? Kısmet ve şansın rolü ne kadardır?
Şans yüzde yüz geçerli ama hiçbiri yaşadığı zamanın dilini iyi bilmekten daha etkili değil.
Hazırlayan: Ece Çağlar
Fotoğraf: Metin Bakırkaya
Fotoğraf asistanı: Burak Erden
Makyaj: Yasin Altınel (Kryolan)
Saç tasarımı: Göksel Çolak (Kum Agency)